vrijdag 10 september 2010

PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'İN ALLAH’IN İZNİYLE GAYBTEN HABERLER VERDİĞİNE DAİR BAZI ÖRNEKLER

ALLAH'IN GAYBI, ELÇİLERİNDEN DİLEDİĞİNE
BİLDİRDİĞİNE DAİR KURAN AYETLERİ

GAYBI ALLAH'TAN BAŞKA KİMSENİN BİLMEYECEĞİNE DAİR AYETLER

De ki: "Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna varmıyorlar." (Neml Suresi, 65)

Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez... (Enam Suresi, 59)

ALLAH KULLARINDAN DİLEDİKLERİNE GAYBI BİLDİRİR

O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz.) Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka... (Cin Suresi, 26-27)

... Allah sizi gayb üzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elçilerinden dilediğini seçer. Öyleyse siz de Allah'a ve elçisine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin için büyük bir ecir vardır. (Al-i İmran Suresi, 179)

Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; çekişirlerken de yanlarında değildin. (Al-i İmran Suresi, 44)

Bunlar: Sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bunları sen ve kavmin bundan önce bilmiyordun. Şu halde sabret. Şüphesiz (güzel olan) sonuç takva sahiplerinindir. (Hud Suresi, 49)

Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf'un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin. (Yusuf Suresi, 102)

Hani Peygamber, eşlerinden bazılarına gizli bir söz söylemişti. Derken o (eşlerinden biri), bunu haber verip Allah da ona bunu açığa vurunca, o da (Peygamber) bir kısmını açıklamış bir kısmını (söylemekten) vazgeçmişti. Sonunda haberi verince (eşi) demişti ki: "Bunu sana kim haber verdi?" O da: "Bana bilen, (herşeyden) haberdar olan (Allah) haber verdi" demişti. (Tahrim Suresi, 3)


HZ. İSA (A.S.)

Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler. (Saff Suresi, 6)

... Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." (Al-i İmran Suresi, 49)


HZ. YUSUF (A.S.)

Dedi ki: "Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir... (Yusuf Suresi, 37)


PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)'E KIYAMETE
KADAR OLAN BAZI OLAYLARIN
BİLDİRİLDİĞİNE DAİR HADİSLER

İmam Taberani 'nin naklinde İbn-i Ömer (r.a.) kainatın hocası Efendimiz Hazretleri'nden rivayet eder: "GERÇEKTEN HAK TEALA HAZRETLERİ DÜNYANIN TAMAMINI BANA YÜKSELTTİ. YANİ DÜNYANIN HER YERİNİ BENİM KARŞIMA TUTTU. BEN O DÜNYAYA VE KIYAMET GÜNÜNE DEĞİN ONDA OLACAK HADİSELERE ŞU AVUCUMUN İÇİNE BAKTIĞIM GİBİ BAKARIM." (Mevahib-i Ledünniyye, Osmanlıcaya çeviren: Baki, 2. Cilt, sf.376)

Hz. Huzeyfe anlatıyor: "Resulullah (s.a.s) bir gün kalktı; bize kıyamete kadar olacak şeyleri anlattı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bu arkadaşlarım bunu bilirler. Resulullah (s.a.s)'ın haber verip de, benim zamanla unuttuğum şeyleri, o şey olduğunda hatırlıyorum. Tıpkı, kişi birisini yokluğunda hatırlamayıp onu gördüğünde tanıması gibi..." (Tirmizi, Fiten: 23)

Yine O şöyle demiştir: "Rasûlullâh (sav) bana kıyamete kadar olacakları anlattı. Ben O'na olacak herşeyden sordum, sadece Medine halkını neyin çıkaracağını sormadım. (Müslim, Fiten ve Eşrâtu's-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)

Ebû Zeyd Amr b. Ahtab el-Ensârî (ra) şöyle demiştir: "Rasûlüllâh (sav) bize sabah namazını kıldırdıktan sonra minbere çıktı, öğleye kadar hutbe verdi ve indi. Namazı kıldı. Sonra minbere çıktı. Güneş batana kadar hutbe verdi. Bize olmuş ve olacak şeyleri anlattı. Onları en iyi bilenimiz en çok ezberleyenimizdir." (Müslim, Fiten ve Eşrâtu's-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi)

Huzeyfe b. Yemân (ra) şöyle demiştir: "Vallahi ben kıyamete kadar olacak fitneleri insanlar içinde en iyi bilenim. Rasûlullâh (sav) bana gizli olarak anlattığı bu şeyleri başka kimseye anlatmamıştır. Fakat Rasûlüllâh (sav) fitneleri benim de içinde bulunduğum bir mecliste anlatıyordu. Fitneleri sayarak dedi ki: (Onlardan üç tanesi neredeyse hiçbir şeyin peşini bırakmaz, bazıları yaz rüzgârı gibidir. Küçüğü de vardır, büyüğü de.)"

Huzeyfe şöyle demiştir: "Benden başka o mecliste bulunan insanların hepsi gitti." (Müslim, Fiten ve Eşrâtu's-Sâat (18/16 Nevevi Şerhi))

Resulullah (s.a.s), kendisinin bu farklılığına şu sözleriyle dikkat çeker: "Ben sizin görmediğinizi görür, duymadığınızı duyarım." (Tirmizi, Zühd: 9; İbn Mace, Zühd, 19 D. el-Marife, Beyrut, 1996)


PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN OLACAĞINI
BİLDİRİP, O HAYATTAYKEN GERÇEKLEŞMİŞ
OLAN BAZI OLAYLAR

Bir gün Resulullah (s.a.s) mihraptayken der: "Saflarınızı düzgün tutun. Ben sizi önümde iken gördüğüm gibi, sırtım dönük olduğunda da görürüm." (Buhari, Ezan: 72)

Hz. Peygamber (s.a.s), Bedir Savaşı'ndan bir gün önce küfrün liderlerinden kimin nerede öldürüleceğini teker teker haber vermiştir. (Müslim, Cennet: 76)

Habeş kralı Necaşi'nin öldüğü gün Hz. Peygamber (s.a.s) ashabına: "Bugün bir kardeşiniz vefat etti. Haydi namazını kılalım" der. Kalkarlar, onun cenaze namazını kılarlar. (Buhari, Cenaiz: 55)

Bir hadiste Peygamberimiz (sav) Ebu Süfyan'ın içinden geçirdiklerine bir cevap vermiş ve Ebu Süfyan bu durum karşısında bu mübarek insanın peygamberliğine şahitlik ettiğini söylemiştir:

Ebu Süfyan mescidin bir kenarında oturuyordu. Birgün Rasulullah (sav) elbisesine bürünerek evinden çıktı. Ebu Süfyan oturduğu yerden: "Acaba bu ne ile mağlub etti" dedi. Rasulullah (sav) Ebu Süfyan'ın yanına gelip eliyle onun sırtına vurdu ve: "Seni Allah ile mağlup ettim" dedi. Ebu Süfyan: "Senin Allah Rasulu olduğuna şahitlik ederim" dedi. (Haris; İbn Hacer Askalani, Metalib-u Aliye 4, Tevhid Yayınları, 1996, 3839, s. 17)

Peygamber Efendimiz (sav)'in insanların içinden geçirdiklerini anlayıp, buna göre cevap vermesine bir diğer örnek ise Vabısa (r.a.) ile ilgili olan hadistir:

Resulullah (sav)'a geldim. Niyetim iyilik ve günahtan ona sormadık bir şeyi bırakmamaktı. Etrafını Müslümanlardan bir cemaat çevirmişti, durmadan ona sorup fetva istiyorlardı. Onları yara yara ilerlemek istedim.

- "Allah Resulünden uzak dur, ey Vabısa!" dediler. Şöyle cevap verdim:
- Bırakın beni de ona iyice yaklaşayım! Kendine yakın olmak istediğim insanların en sevimlisidir o!
- "Bırakın Vabısa'yı!" buyurdu. İki veya üç kere de bana hitaben:
- "Ey Vabısa yaklaş!" dedi. Nihayet O'na yaklaşıp önünde oturdum. Bana şöyle buyurdu:
- "Ey Vabısa" sana ben mi haber vereyim, yoksa sen mi bana sorarsın!"
- Bilakis sen bana haber ver! dedim. Şöyle buyurdu:
- İyilik ve günah hakkında sormak için geldin değil mi?
- Evet! dedim. Bunun üzerine parmaklarının uçlarını bir araya getirip onlarla göğsüme vurarak şöyle buyurdu:
"Ey Vabısa, kalbine danış, kendine danış! –iyilik, insanlar sana fetva verseler, fetva vermeseler de, kendi kalbinin yatıştığı şeydir; günah da, kalbi kazıyan (rahatsız eden) göğüste dolaşıp duran şeydir!" (İbn-i Kesir, Peygamberimiz (sav)'in Şemaili, Mucizeleri, Çelik Yayınevi, s. 361)

Geen opmerkingen:

Een reactie posten